Literatüre göre kanserlerin %5-15 oranında genetik unsurlara bağlı olarak
geliştiği belirtiliyor. Bu oran bardağın
temelini oluşturuyor. Üzerine çevresel faktörler gelir. Bardağımızı dolduran
önemli bir faktör de çevresel faktörlerdir. Bunun içine alerjiden tutun da
virüs, bakteri, parazit, ağır metaller, kimyasal maddeler, mantarlar gibi
nedenler de giriyor. Örneğin HPV virüsü, uzun yıllar sigara içmenin etkisi,
Hepatit B virüslerinin karaciğerdeki etkisi gibi birçok unsuru sayabiliriz. Bardağın en üst kısmını bilinçaltımızda
biriken (doğumdan itibaren yaşımız kaç olursa olsun) çözümlenmemiş iç
çatışmalar oluşturur, buna örnek olarak da çocukluk çağında yaşadığımız
travmaları gösterebiliriz
“Genetik kodda yazan kanser türlerini çevresel faktörler de beslerse kanser
gelişir. Genetik unsurlar ve çevresel faktörler bardağımızı doldurur. Bunların
üzerine yaşadığımız ani bir travma veya şok, kronik bir üzüntü bardağın
taşmasına sebep olur ve genetik kodda yazan kanser türlerini besleyen çevresel
faktörlerin durumuna uygun kanser hastalığı gelişir. Biorezonans tedavisi
özellikle çevresel faktörlerin etkilerini gidermeye yönelik bir yaklaşımdır.
Kanser tedavisinde biorezonansın en önemli rolü, bağışıklık sistemini güçlendirebilmesi. Kanser hastalığı bağışıklık sistemimizi zayıflatarak oluşan bir hastalık olduğu için biorezonanstan bu konuda etkin şekilde yararlanabiliyoruz.
Biorezonansta kullandığımız temel veri, hücrenin etrafına yaydığı frekanslardır. Tıpkı parmak izi gibi tüm hücrelerin biofiziksel frekans kodu da farklıdır. Dolayısıyla kanser hücrelerinin frekansları da farklı bir koda sahip. Biz biorezonans tedavisi yaparken kanser hücresinin frekansını ters çevirip verdiğimizde, sadece kanser hücreleri etkileniyor. Tamamen hedefe yönelik bir tedavi yapabiliyoruz. Bu çok önemli. Ters çevirip gönderdiğiniz frekans sadece kanser hücresiyle çakışıyor ve onu nötrleştiriyor.
Biorezonans tedavisi modern tıbba rakip bir yöntem değildir; yardımcı tedavi metodudur. Hastanın tedavisi modern tıp metodlarının öngördüğü şekilde devam ederken, bir yandan da biorezonanstan destek alınabilir. Kanser hastaları için biorezonans tedavisinin ameliyat öncesi ya da sonrasında, klasik tıbbın sunduğu kemoterapi, radyoterapi ya da ilaç tedavileriyle birlikte eş anlı olarak da uygulanabilir.Birbirine negatif etki oluşturmayıp, aksine birbirine sinerji yaratabilir.Kemoterapinin etkinliğini arttırırken, yan etkilerini azaltabilir. Hasta kemoterapi sonrasında daha rahat bir dönem geçirebilir. Ayrıca bilindiği gibi etkinliği bir yıl kadar süren ve ciddi yan etkisi olan radyoterapinin de olumsuz etkilerini biorezonans ile azaltmak, ilk doz etkisinden sonra hastanın vücudundan radyasyonu temizleyip sağlıklı hücrelerini rahatlatabilmek mümkündür.