Tanım
Çatal çubuk,sarkaç vb. radyestezi aletleri kullanarak hastalıkları teşhis etme ve bitki,ilaç,gıda seçme yöntemi.Çatal çubuk kullanma çok eski bir uygulamadır. Yani taş çağı insanının muhtemelen onun nasıl kullanılacağı hakkında bilgisi vardı. Eski Mısırlıların kullandıklarını ise kesin olarak biliyoruz. Buna rağmen Avrupa literatüründe 1240’ a değin çatal çubuk kullanıldığına rastlamıyoruz; bu konuda İngilizce ilk bilgi ise Robert Fludd’un 1638 yılında Latince olarak yazdığı eserinde görülmektedir. 1639’da, Gabriel Platts ‘Bir Yer altı Hazinesi Keşfi’ ni yazdı. Virgula Divina operasyonu böylece gerçekleştirildi. “Bir Hossel çubuğu kesip değneğimin ortasından, sağlam bir ipe bağlayıp sallandırdım. Elimde değnek dağlar boyunca aşağı yukarı indim çıktım ve o beni bir kurşun madenine ulaştırdı.” Çatal çubuk kullanma o zamanlarda büyülü –Tanrı’nın, şeytanın ya da diğer ruhların yaptığı- bir şey olarak görülüyordu. Platts gibi kişiler fındık ağacından yapılma çatal çubuklar kullandılarsa da, 19.yüzyılda Avrupa kıtasında ve İngiltere’de yapılan çalışmalar mevcut potansiyelin büyüklüğünü göstermeye başlayıncaya dek bu fazla dikkat çekmedi. 1897 yılında Prof. William Barrel F.H.S., Psişik Araştırmalar Derneği Raporları’nda “Çatal çubuk veya Virgula Divina- insana özgü, bilimce reddedilen, yerel olarak çatal çubuk kullanma şeklinde bilinen bir hassanın varlığı ve pratik değeri üzerine bilimsel ve tarihi bir araştırma; ayrıca beraberinde 46 profesyonel 38 amatörle 156 yerde gerçekleştirilen 140 su bulma olayının tarif edildiği 208 mektup” adlı yazısı yayınlandı. O devirde çatal çubuğun ancak yer altı su kaynaklarını ve maden yataklarını bulmada 0kullanılabileceğine inanılıyordu, fakat bu yazı ve aynı yazar tarafından 1900’de kaleme alınan bir diğeri çatal çubuğa bilimsellik kazandırdı. Bu yazılar daha sonra bir kitapta toplandı: Çatal Çubuk (The Dividing Rod).Tıbbi çatal çubuğun öyküsüne başlamadan önce su gibi göreceli olarak kolay bir şeyin nasıl arandığını anlatmak faydalı olabilir. Fındık ağacı çubuğu, dalı veya başka bir sezgisel araç, (eğer çatallaştırılırsa veya iki kolu varsa) arayan kişi, altında mineral yatağının olduğundan şüphelenildiği arazinin üzerinden yürürken iki elle tutulur, çubuğu etkileyen bir maddeye yaklaşıldığında çubuk oynar, kendiliğinden titreşir veya salınım yapar. Az rastlanan bazı vakalarda çubuk öylesine kuvvetli hareket eder ki, arayıcının elinden kayıp gider. Tahta çubuklar yerine metal çubuklar, askı, değnek ve sarkaç da kullanılmıştır ve bütün araştırıcılar her sezgisel aletin değişik şeyleri aramada özel faydası olduğunu iddia etmektedirler.Şimdi de çatal çubuk kullanmanın gelişimine dönelim. Bu yüzyılın başlarında çatal çubuk bilimsel olarak inandırıcılık kazanmaya başlamışsa da, hâlâ bir çok kişi tarafından ciddi ve faydalı bir prosedürden çok eğlenceli bir oyun ya da oyun hilesi olarak kabul ediliyordu. 1933 yılında İngiliz Çatal Çubuklar Derneği, aletle veya aletsiz insan organizması tarafından algılanan radyasyonla ilgili bütün konularda sürdürülen çalışmaları cesaretlendirmek amacıyla kuruldu. Derneğin ilk üyeleri geliştirmekle ilgileniyorlardı –yani su ve maden yataklarını bulabilmek için- fakat kısa sürede etki mekanizması üzerine tartışmalar çıktı ve birçok tartışma gibi bu o zaman fark edilebilenden daha büyük ilerlemelerin başlangıç noktası oldu. Günün büyük sorusu çatal çubuğun elektroihanyelizhid terimleriyle açıklanabilecek bir fizik fenomenimi yoksa başlıca bir psişik fenomen mi olduğuydu. Doğal olarak getirilen yorumlar günümüzdeki bilimsel bilgiler mevcut olmadığından daha az aydınlatıcı olmuşsa da, Maby’nin 1919 yılında yazmış olduğu Çatal Çubuğun Fiziği (The Physics of the Divining Rod) adlı kitap birçok karanlık noktayı aydınlattı.Çatal çubuğun sırrını tamamen fiziki terimlerle açıklamanın mümkün olmadığı fark edilmişse de, bu konuda şaşılacak derecede az sayıda araştırma yapılmıştır: 1950 yılında önde gelen çatal çubuk kullanıcılarından biri bu sebepten dolayı 30 yıldır büyük bir ilerleme olmadığını kabul etmek zorunda kalmıştır.Tıbbi çatal çubuk yöntemi ya da Fransızca ismiyle Radyestezi, Fransa’da içinde bulunduğumuz yüzyıla girerken başladı. İki Fransız rahip, Bouley ve Mermet ve diğer uzman çatal çubukçular, örneğin Turenne, Lesourd ve Bovis tıbbi çatal çubuk için mevcut önemli potansiyelin farkına vardılar. Rahip Mermet, sezmek için bir sarkaç kullanarak oldukça büyük bir beceri geliştirdi. 40 yıllık bir zaman zarfındaki tecrübelerinin yer aldığı Radyestezinin Pratiği ve Prensipleri (Principles and Practice of Radiesthesia) adlı kitabı zamanında klasik oldu. Çalışmalarının en önemli yönü sayısal teknikler kullanmaya başlamış olması ve böylece düzensiz bir sanatı daha bilimselleştirmesiydi. Bunlara rağmen 1939’da Dr. Guyan Richards Radyestezi Çalışmaları Derneği’ni kuruncaya dek çubuk kullanmanın uygulamalarıyla ilgili bilgiler İngiltere’ye ulaşmadı. Dr. Guyon etrafına konuyla ilgilenen yetenekli doktorları ve tıp mesleği dışındaki kişileri topladı; bu dernek, orijinal gruptan bir üye, çalışmaya devam eden ve teknikleri önemli ölçüde geliştiren Dr. George Laurence hariç artık mevcut değildir. Zamanın usta cerrahı olan Laurence giderek Ortodoks tıptan ve çok sayıda kötületici ve tedavisi olmayan hastalıktan muzdarip olanlara sunduklarından tatmin olmamaya başladı. “Niye olduğunu bilmiyor ve asıl nedenden bihaber olarak isimleri, işaretleri ve semptomları tedaviye çalışıyoruz, bu yüzden ben ve çağdaşlarımın en çok yapabildiği şey semptomların hafifletilmesi olmaktadır.Laurence cevabı radyestezide buldu ve homeopatik ilaçlarla radyestetik teşhisler arasında bağlantı kurma çalışmalarına başladı. Koyduğu kurallar çok sayıda doktor tarafından birçok kronik veya tedavi edilemez denilen hastalıkların tedavisinde 25 yıldır kullanılmaktadır.Tıpta radyestezi kullanımı yeni bir bilim –psionik tıp- şeklinde geliştirilmiştir ama bu başka tıbbi felsefelerle de çakışmaktadır ve yalnızca tıbbi çatal çubuk kullanımından ibaret değildir. 1968 yılında, İngiltere’de Psionik Tıp Derneği, tedavi bilim ve sanatına yeni yaklaşımları cesaretlendirmek ve yardımcı olmak amacıyla harekete geçti. Dernek asıl olarak doktorlar tarafından kurulmuştu ama tıp mesleği dışından kişilerin üye olmalarına da olanak verildi.Fakat olaylar yavaş yavaş gelişmektedir ve psişik araştırmaların bir çok alanında olduğu gibi bu alanda da Rusya başı çekmektedir. Ruslar radyestezi üzerine korkunç sayıda araştırma yapıp bunları örneğin yerin 80m. altındaki madenleri bulmada kullandılar. Günümüzde çatal çubuk uzmanları bütün dünyada yer altı kablolarının, kanal ve borularının yerini tespit etmekte kullanılmaktadır. Bütün büyük petrol şirketleri çatal çubuk kullanmakta ve garip şekilde teller ‘boru bulucu’ olarak ABD’de birçok hırdavatçıda satılmaktadır.Nasıl Etki Ediyor?
Açıkça söylenmesi gerekir ki, hiç kimse tam olarak bunu bilmemektedir. İki seviyesi olduğunu bilmek gerekir. Bir seviyede canlı ve cansız varlıklar (örneğin bir yer altı nehri) çatal çubuk kullanıcısının yakalayabileceği bir tür radyasyon yaymaktadır. Tamamen farklı bir seviyede ise ölü maddeler ve fiziksel olmayan şeyler sezilebilmektedir. İşte bu ikinci seviyededir ki, (çatal çubukla doğaüstünü sezme) psionik ve radyonik tıbbın büyük bir kısmı faaliyet göstermektedir.Giriş bölümünde gördüğümüz gibi normal dışı duyularımız eğitilebilir ve bir şans eseri izlenebilir. Normal dışı duyularımız yaygın olarak bilindiği gibi uygun şartlarda istemsiz kas hareketlerine yol açmaktadırlar. Çatal çubuk kullanan alıcı beyni tamamen kendi kontrolü dışında kaslarını kasmakta, böylece çubuk sarkaç ve kullandığı herhangi bir sezgi aleti hareket etmektedir. Tıbbi çubuk kullanıcıları genel olarak, sarkaç kullanmakta ve pratik kazanılması ile bu operatörün zihnindeki sorulara açık yanıtlar sağlamaktadır.Bununla beraber operatörün zihni sadece zekânın ikâmet yeri değildir. Aslında hepimizin zihni bilincin ve zekâ gücünün basitçe bir araya gelmesinden çok daha karmaşıktır. Zihnimiz yalnızca normal duyularımızın algı sınırları içinde düşünür, fakat bunun ne kadar sınırlı olduğunu hepimiz gördük.Tabiidir ki, yapmakta olduğunu hissettiği bu hareketten kendini alıkoyması kolaydır, ama eğitiminin bir bölümü de sonuç üzerine önyargı oluşturmayan bir edilgenlik geliştirmektir. Sarkaçla yaptığım az sayıda deneme bana bunun işin en zor yanı olduğunu düşündürttü. Kendini tamamen sarkacın ve hareketinin etkisine bırakmak gerçekten hatırı sayılır derecede açık zihinli olmayı gerektirmektedir.Radyestezist bütün maddelerin bir çatal çubuk yardımıyla insan vücudunun algılayıp kaydedebileceği iç enerjilerinin olduğunu iddia eder. Bildiğiniz gibi su topraklara sürtünmesi esnasında zayıf bir manyetik alan oluşturmaktadır, yer kabuğundaki bir çok madenler ve maden ocaklarının etrafında manyetik alanlar mevcuttur, fakat radyestezist bununla yetinmez. Lakhowski adlı bir Rus, yaşayan her hücrenin tıpkı bir elektrik devresi gibi hücre etrafında hiç durmadan dönen bir temel enerji ile titreşip yankılandığı teorisini ileri sürdü. İddiasına göre hücre hastalandığında ya da hatalı çalıştığında çevresindeki enerji değişmektedir ve bunun da kaydedilmesi mümkündür. Bir çoğumuz bu özelliğin bir EKG makinesiyle anormal kalp kaslarını belirlemek için kullanıldığını biliriz. Fakat kas ve beyin hücrelerinin ölçülmesi hariş modern tıp diğer organlardaki elektrik yüklerini ölçmek için pek fazla bir şey yapmamıştır. Radyestezist herhangi bir şekilde bu çok küçük enerji farklılaşmalarına kilitlenmekte (hakikaten bunlar sadece vücudun yaşam kuvvetlerinin değişimleridir) ve bunları sezgisel çubuğunun hareketi veya hareketindeki değişiklikler vasıtasıyla tanıyabilmektedir. Başlangıçta, kabul etmeyi bir yana bırakın, bunun anlaşılmasının dahi imkânsız olduğunu düşündüm, fakat şimdi radyestezinin işleyebilmesi için bir yolun mevcut olduğuna inanıyorum. Çatal çubukçu çevresinden gelen duyu ötesi enerji alanlarına karşı son derece hassastır. Bu kısmen bu yeteneklerle doğmuş olmasından kısmen de becerisinin farkına varıp onu geliştirmesinden kaynaklanır. Süper hassas kuvvetler vücudunu (vücudundaki veya kanındaki su kitlesi vasıtasıyla bunun olduğu iddia edilmiştir) ve sinir sisteminin faaliyetini etkiler. Akabinde bu otomatik sinir sisteminin (istemlisinin zıddına) kontrolü dışındaki şeyler yapmasına neden olur. Vakaların çoğunda sinirsel kontroldeki bu değişmeler vücudunda yakalanır ve dış dünyada tuttuğu sarkaç veya çatal çubuk tarafından gösterilir.Şu anda çatal çubuğun nasıl etki ettiğiyle daha fazla ilgilenmek bizim için faydasız olacaktır, çünkü şüphesiz etki yapmaktadır ama bizler hâlâ nasıl olduğunu anlamaktan oldukça uzaktayız. Aşağıda çatal çubuğun kanıtlanmış birkaç kullanımının Dr. A.T. Westlake tarafından Sezgi Yeteneği (The Dowsing Faculty) adlı eserinde yapılan listesini bulacaksınız.Kullanıldığı Alanlar;
1. Su, petrol ve maden yatakları bulmada.
2. Mimaride. Bazı mimarlar çatal çubukları yer seçiminde, oyuk, boru, kanal, nehir gibi şeylerin araştırılmasında kullanmaktadır. Bazı hassas kişilerin yer altı akıntısı üzerine inşa edilmiş evlerde hiçbir zaman iyi uyumadıkları söylenmektedir. Bu, bina için daha iyi yerin seçilmesiyle önlenebilir. Usta çatal çubukçular hünerlerini arazinin haritası üzerinde sık gösterebilirler, yani arazide yürümeleri dahi gerekmez.
3. Kaybolmuş eşyaların, cansız vücutların ve kayıp kişilerin ya da arkeolojik kalıntıların yerinin saptanmasında.
4. Ziraatte ve bahçecilikte kullanım. Çatal çubuk buralarda en uygun toprağı, sağlıklı bitkiyi seçmede ve üretkenliği sağlamada kullanılmaktadır.